Bu sefer tamam, hazırlıklısın. Çok çalıştın. Diyeceklerinin hepsi sırasıyla aklında. Kafanı karıştırmasına izin vermeyeceksin bu kez. Laf kalabalığı yapıp baskın çıkmasına fırsat tanımayacaksın. Duygusallaşmak yok, gözyaşı yok, ses asla yükselmeyecek. Sakin sakin, iş toplantısında gibi ciddi, mesafeli… Haklı olan sensin, o değil. Gıkı çıkamayacak. Bu sabah bitecek bu iş. Bitmeli. Başka yolu yok.
Çatalın tersiyle ekmeğine yağ sürüşü, çayını aceleci yudumlarla höpürdetişi çok sevimli, haklısın. O masum dudak büküşe vurulmadın mı zaten yıllar önce de. Alıp göğsüne bastırmak, saçlarını okşamak istiyorsun. Hala seviyorsun bu koca bebeği. Birlikte geçen onca yıl senin duygularını hiç aşındırmadı ama…Hah işte! Bu “ama”yı unutma, unutulacak amalardan değil o. Yumuşama sakın, sakın yumuşama. Bu sefer son. Hiç bir şeyin seni kararından caydırmasına izin verme. Konuşmaya başladığında başına gelecekleri biliyorsun, defalarca yaşadın bunları. Anaçlığın sırası değil; hoşgörünün sırası hiç değil. Üstelik hak etmiyor, zırnık kadar hak etmiyor.
Hadi başla, ne duruyorsun? Çayını mı bitirsin? Peki bitirsin ama o kadar. Sakın ha yarına bırakma. Kaç yarın geçti. Ömrün gidiyor fakında değil misin? Çayının son yudumunda başla hemen. Sofradan kalkmasına izin verme. Sandalyesini itip ayaklandığı anda vazgeçersin yine biliyorum. Yapma, yazık etme kendine.
Bak, sendeki durgunluğu fark etti, sürekli önüne bakıyor. Ne çakaldır o! Anladı başına gelecekleri. Özellikle gülümsüyor, ellerini saçlarından geçirip gösteri yapıyor aklınca, kanma. Ellerine, gülümseyişine ne kadar tutkun olduğunu bilmez mi? Kullanıyor işte. Az sonra “canım ben çıkıyorum, acelem var,” deyip lafı ağzına tıkıverir. Kuruntularınla kalakalırsın. Ardından gelsin gözyaşları, gelsin hıçkırıklar; yastıkları dövüp, eşyaları tekmelemeler… Onların suçu yok ki; senin canına okuyan, hayatını karartan bu adam. Bu yakışıklı serseri…
Yakışıklılardan uzak durmak gerekir derdi babaannen rahmetli. Küstah olurlar, bir hamlede harcarlar insanı. Gözünün yaşına bakmazlar. Güzellikleri Tanrı vergisi değil de kendi marifetleriymiş gibi şişinirler. Budalalar, koca budalalar…
Hadi bak son yudum, başla artık.
“Konuşmamız lazım Murat.”
“Ne hakkında?”
Bakışlarını görüyor musun? Geriye kaykılışını, kollarını çaprazlayışını… Daha sen ağzını açar açmaz savunmaya geçti. Kapılarını kapatıp sürgüledi. Tipik suçlu davranışı. Bu adama ne yapsan azdır. Hadi…
“Evliliğimiz hakkında…”
“Ne olmuş evliliğimize?”
Sakin ol, sinirlenme hemen. Kaç kere söyleyeceğim. En iyi savunmanın saldırı olduğunu biliyor. Sen de saldır ama kibarca, sükûnetle.
“Ne olduğunu çok iyi biliyorsun.”
“Bulmaca gibi konuşma karıcığım, ne varmış evliliğimizde?”
“O kadınla hala görüşüyormuşsun.”
İnkar edecek. Ayağını sıkı bas; delillerini, tanıklarını düşün ama hepsini birbiri ardına sıralama. Hemen çürütür bu uyanık. Eli böğründe bırakır, yetmezmiş gibi bir de seni suçlu çıkarır.
“ Yalan, bitti o iş. Çoktan kapandı. Kimden duydun?
Kendi gözlerimle gördüm deme. Caddenin ortasında, güpegündüz, sarmaş dolaştınız arabanın içinde deme. Her şeye bir kulp bulur bu hazırcevap serseri. Yanlış görmüşsündür der, arabayı arkadaşa vermiştim der. Hangi gündü, neredeydi, senin orada ne işin vardı der. Der oğlu der.
“Kimden duyduğumun ne önemi var Murat. Olmuyor işte, unutamıyorsun onu. Söylediğin gibi basit bir macera değil demek. İhanetini kabullen. Sadakatsizliğini, evliliğimizin senin yüzünden yürümediğini itiraf et herkese, ayrılalım.
Bravo, çok iyiydin. Aferin sana. Aynen böyle işte. Hiç bozma tavrını, sakin sakin. Ağlayıp zırlamanı bekliyordu yine. Bak nasıl çarpıldı ayrılalım lafını duyunca. Oh olsun!
“Buraya kadarmış demek. Bütün o sözler, ölünceye kadar seninim vaatleri… Bırak beni, git kiminle istersen yaşa. Yol yakınken ben de yeni bir hayat kurayım kendime. Değerimi bilecek birini bulayım. Yalnız peşin peşin söyleyeyim, Tuğçe bende kalacak. Üvey anne eline bırakmam çocuğumu. Kadınlardan fırsat buldukça gelir görürsün, istersen”
Harikasın bugün. Bak bak, ne hale geldi? Yüzü renkten renge giriyor. Elleri titremeye başladı. Başka biri lafını duyunca allak bullak oldu beyimiz. Sen evde gül gibi karın dururken onunla bununla gez toz, yemediğin halt kalmasın. O kendi hayatını yaşamak isteyince morar, yağma yok. Madem çapkınlıktan vazgeçemiyorsun bedelini ödeyeceksin.
“Sen ne diyorsun Meral, çıldırdın mı? Ne boşanması, ne üvey anası, nereden çıktı bu masallar şimdi?
Hah! Görüyor musun nasıl afalladı. Dinsizin hakkından imansız gelir. Şimdi sevgi gösterileri başlar, sakın gevşeme.
“Karıcığım senin sinirlerin bozuk sanırım. Yoksa ateşin mi çıktı?”
“Hiçbir şeyim yok, dokunma bana. Git o elin evli adamlarını baştan çıkaran aşüfteye sarıl.”
Olmadı ama şimdi. Sesin çatladı. Az daha üstelerse ağlamaya başlayacak gibisin. Yapma, bir çuval inciri berbat etme.
“Meral, canım. Yorgunsun sen. Bugün işleri ayarlayayım birkaç gün tatile çıkalım. Balayında kaldığımız o küçük otele gidelim, tamam mı?
“Bırak elimi. Bunu bana nasıl yaparsın Murat? Geçen sefer Tuğçe’nin hatırına affettim ama artık…”
“Ağlama, lütfen ağlama karıcığım. Sen benim bir tanemsin. Senin yerin başka.”
“Bak ağzınla yakalandın. Ne demek yerin başka?”
“Of Meral, kafa mı bıraktın? Hıçkırmadan konuş. Ne dediğin anlaşılmıyor. Sabah sabah yok yere hır çıkardın gene. Rahat mı batıyor sana kadın? Neyin eksik? Yediğin önünde yemediğin arkanda… Akşam olunca eve geliyorum, daha ne? Kimse yok diyorum sana, neden inanmıyorsun?
“ Yok mu gerçekten de?”
Hayda… Yine gevşedin. Ah be kadın, gözüne mi inanıyorsun bu yalancıya mı? Senden adam olmaz kızım, olmaz. Bu kafayla daha çok aldatılırsın sen. İki güzel laf etti, yanağını okşadı bitirdi işini. Yazıklar olsun. Bu adam sana ne yapsa müstahak, beter ol.
“Tuğçe’nin üzerine yemin ederim ki yok. Hadi sil şu gözlerini, git elini yüzünü yıka, kendine gel. Seni böyle bırakıp gidemem. Hadi canım, hadi güzelim!”
“Kuran’a el basar mısın?”
“Aaaaa uzattın ama. Tuğçe’nin başı üzerine dedim, daha ne istiyorsun?”
“Tamam, tamam.”
Yıka bakalım yüzünü. Şirin şirin gülümseyerek yolcu et kocanı. İş toplantısı var deyince kuruntulara düş yine. Camın önünde senaryolar yaz. Ceplerini kurcala, çamaşırlarını kokla, arsızca telefonunu karıştır. Sonra yaptığından utanıp ye bitir kendini. Hırsını eşyalardan çıkar. Seni salak!
Leave a Reply