Birkaç gün önce şöyle bir haber okudum. Sma hastası çocuğu için toplanan paraları gece kulüplerinde yiyen baba arabasında intihar etti. Kelimesi kelimesine aynı ifadeler kullanılmasa da yazının içeriği buydu. Bu haberden şunu anlıyoruz; Sma hastası bebek için sizin de şehrin çeşitli meydanlarında mutlaka görmüş olduğunuz sesli kumbaralarla para toplanmış, o paralar ailenin reisine teslim edilmiş...
Kategori: Köşe Yazıları
Büyüyü Bozmak
Yazdıklarımdan mahalle yanarken saçını tarayan kadın figürü çıkarmak isteyenler için şöyle bir açıklama yapmak istiyorum. Dert çok, sorun diz boyu ve sebep olanların kılı kıpırdamıyorken ve işin vahimi o kıllar zevkü sefa içinde yaşayıp memleketin hiç derdi tasası yokmuş gibi davranırken ve de işin en acı yanı, sorunları yaratanlar çözme yetkisini de tamamen kendi ellerinde...
Al gülüm ver gülüm
Birkaç gün önce sosyal medyada bir haberle karşılaştım. Karşılaşmaz olaydım. Tepemin tasını attıran bir haberdi çünkü bu. Hemen klavye başına geçip sayıp dökmek geldi içimden ama memleket mezbahaya dönmüş, adalet, vicdan, barış sadece birer isimden ibaret kalmışken buna mı takıldın diye durdurdum kendimi. Durdurdum durdurmasına da zaman geçtikçe dilin sürekli çürük dişin oyuğuna gitmesi gibi...
Canım Hocam
Canım hocam, İlk günden itibaren size böyle hitap etmiştim. Aynı şekilde sürdüreceğim. Mücadele yorgunu bedeninizin toprağa verilişinin ilk elden tanığı olsam da bu neyi değiştirir ki? Siz kitaplarınızla, tadına doyulmaz sohbetinizle benim için yaşayan bir çok insandan daha canlısınız. Bir farkla, artık sizinle ilgili anı dağarcığıma yenilerini ekleme şansım yok. Muzip şakalar yapamayacağız birbirimize, abla...
gündemden kaçış yok 995 km
Gündemden Kaçış Yok Murathan Mungan çok sevdiğim, sıkı okurları imza günlerinde uzun kuyruklar oluştursa da değerinin yeterince bilinmediğini düşündüğüm bir yazardır. Hoş, sanatçı deyince şarkıcı ve oyuncuların anlaşıldığı, çok satar olmadıkça kimsenin yazardan sayılmadığı bir toplumda buna çok da şaşmamak gerekir. Gerekir de neylersin ki gönül ummaktan kolay kolay vazgeçmiyor. Masal tadındaki, özellikle batı dünyasının...
Hep aynı filmi izliyoruz.
Yaşadığımız sancılı günler yaşam sevincimizin son kırıntılarını da yok etti. Yazmaya elim gitmiyor ama içimi dökmek de istiyorum bir yandan. Can sıkıntısıyla bilgisayarımı kurcalarken 5 Nisan 2014 tarihli eski bir yazım dikkatimi çekti. Dokuz koca yıl geçmiş üzerinden ama yaşadığımız hezimet, düş kırıklığı aynı. Okurken birileri bizimle fena halde dalga geçiyor duygusuna kapıldım. Siz de...
yaşamak, yazmak
Bir kitaptan yola çıksa da bu bir tanıtım ya da eleştiri yazısı değil. Olsa olsa kitabın bende yarattığı çağrışımlar… Wolfgang Borchert’in Ama Fareler Uyurlar Geceleyin adlı kitabını okuyorum. Kısa kısa yazılardan oluşuyor. Öykü değil, deneme de sayılmaz. Anlatı diyebileceğimiz, şiirsel bir dile sahip, çoğu kısacık yazılar… Çocuk yaşta İkinci Dünya Savaşına Alman cephesinde katılmak zorunda...
normalleşmeyelim
Normalleşmek Zaman her şeyin ilacı öylesine söylenmiş bir söz değildir. Her şey geçer. Acılar küllenir, sevinçler solar. Ülkemizin geniş bir coğrafyasını doğrudan, geri kalanını da ikinci derecede alt üst eden depremin vurgunu da atlatılacak elbet. Yitirilenlerin yası tutulacak, kaybedilen mal mülk eksiğiyle gediğiyle yerine konacak, yaralar sarılacak. Gündelik yaşamın küçük kaygıları yeniden gündemimizin baş köşesine...
yeniden başlarken
Yaşadığımız son felaket hepimizde büyük yaralar açtı. Deprem bölgesindeki felaketi birebir yaşayan, ailesini, sevdiklerini, mal varlıklarını yitiren insanlarımızın acılarını paylaşmaya çalışırken bizler de hırpalandık. Canımız yandı; elimizden gelenin azlığına kahrolduk, üzüldük, öfkelendik, sebep olanlara lanet okuduk. Duygudan duyguya savrulduk. Bu arada kendimizle, hayatla hesaplaşmaya, yeni yol haritaları çizmeye koyulduk bir yandan da… 1999 Gölcük depreminin...
POLİSİYE YAZMA REHBERİ
Bu bir zerrinistan.com hizmetidir. Pandemi dönemi bende yeni bir ilgi alanı oluşturdu:Polisiye. Nedenini nereye bağlayacağımı bilemediğim bir merak… Sosyal yaşamdan soyutlanıp eve tıkılmanın etkisi de olabilir, medya aracılığıyla üstümüze boca edilen gerçek yaşamdaki şiddetten kaçma, korunma refleksi de… İkinci seçenek daha çok öne çıkıyor sanki polisiye merakımda… Televizyonu sadece film izlemek için kullandığım, yani ulusal...